NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الرَّبِيعُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
عَنْ
سُلَيْمَانَ
يَعْنِي
ابْنَ بِلَالٍ
عَنْ شَرِيكِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي نَمِرٍ
عَنْ عَطَاءِ
بْنِ يَسَارٍ
عَنْ مُعَاذِ
بْنِ جَبَلٍ
أَنَّ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بَعَثَهُ إِلَى
الْيَمَنِ
فَقَالَ خُذْ
الْحَبَّ مِنْ
الْحَبِّ
وَالشَّاةَ
مِنْ
الْغَنَمِ
وَالْبَعِيرَ
مِنْ
الْإِبِلِ
وَالْبَقَرَةَ
مِنْ
الْبَقَرِ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
شَبَرْتُ
قِثَّاءَةً بِمِصْرَ
ثَلَاثَةَ
عَشَرَ
شِبْرًا
وَرَأَيْتُ
أُتْرُجَّةً
عَلَى
بَعِيرٍ
بِقِطْعَتَيْنِ
قُطِّعَتْ
وَصُيِّرَتْ
عَلَى مِثْلِ
عِدْلَيْنِ
Muâz b. Cebel (r.a.)'den
rivayet edildiğine göre,
Resûlullah (s.a.v.) onu
Yemen'e gönderdiği zaman ona şöyle demiştir.
"(Zekât olarak)
hububattan hububat, davardan koyun veya keçi, develerden deve ve sığırlardan
sığır al."
İbn Mâce, zekât; Hâkim,
el-Müstedrek, I, 388; Dârekutnî, es-Sünen, II, 100.
Ebû Dâvûd dedi ki:
Mısır'da bir acûr'u karışladım, on üç karış geldi. Bir de devenin üzerinde
ikiye bölünmüş ve iki denk olarak yüklenmiş bir ağaç kavunu gördüm.
İzah:
Bu hadis bir malın zekâtının
kendi cinsinden verilmesinin gerektiği görüşünde olan Şâfiîler ile Hanbelîlerin
delillerindendir. Diğer delilleri 1567 no'lu hadistir. O hadiste zekât olarak
verilmesi gereken yaştaki deve bulunmadığı takdirde bir yaş büyük veya küçüğü
verilip aradaki yaş farkının iki koyun veya yirmi dirhem gümüşle telâfi
edilmesi emredilmiştir. Şayet bedelinin ödenmesi kâfi gelseydi, Hz. Peygamber
(s.a.v.) böyle bir takdir yapmazdı.
Ebû Hanîfe'ye göre
malın zekâtının kendi cinsinden ödenmesi şart değildir. Binaenaleyh kıymetini
vermek caizdir. Delili Sahih-i Buharı* d e geçen Tavûs'un Muâz (r.a.) ile
ilgili naklettiği hadistir. Muâz (r.a.) Yemen halkından arpa ve darı yerine
zekât olarak elbise istemiş ve bunun mal sahipleri için daha kolay, Medine'deki
müstehak sahâbiler için de daha faydalı olduğunu söylemiştir. Ayrıca 1567 no'lu
hadisin Şâfülerle Hanbelîlerin lehine değil de Hanefîlerin lehine delil olduğu
söylenmiştir. Şöyle ki: Yaş farkının iki koyun veya yirmi dirhem gümüşle telâfi
edilmesinin emredilmesi, kıymetinin verilebileceğine delâlet etmektedir. Zira o
gün için yirmi dirhem iki koyunun değeri olarak tesbit edilmiştir ki, zaman
değiştikçe bu değer değişebilir.
Hanefîler açıklamaya
çalıştığımız bu 1599 no'lu hadisi ise, mal sahiplerine kolay olanın
gösterilmesine hamletmişlerdir. Dolayısıyla bu hadis kıymetin verilmesinin caiz
olmasına engel değildir.
Mâlîkilerden bu konuda
zikredilen görüşlerin ikisi de nakledilmiştir.
Ebû Dâvüd, son
cümlesinde zekâtı verilen malın bereket ve bolluğunu anlatmak istemiştir.
Bu hadisten her malın
zekâtı kendi cinsinden verilmesinin uygun olacağı hükmü çıkarılabilir.